‘‘Ya başıma kötü bir şey gelirse?’’
‘‘İşsiz kalırsam ne yaparım?’’
‘‘Ya evliliğim yürümezse?’’
Yaygın kaygı bozukluğu olan kişiler her an kötü bir olay olacakmış gibi bir endişe duygusu ile yaşarlar. Çevrelerinde gelişen olayların kontrolleri dışında olduğunu hissederler bu da huzursuz hissetmelerine neden olur.
Yaygın kaygı bozukluğu nedir?
Yaygın kaygı bozukluğu kişinin sosyal ilişkiler, meslek ya da akademik yaşam, gelecek ve hayat ile ilgili aşırı sıkıntı, kaygı ve endişe hissetmesi durumudur.
Kişinin bu kaygılarına pek çok fiziksel belirti de eşlik eder. Fiziksel belirtilere örnek olarak; kaslarda gerginlik, baş ağrısı, yorgunluk hissi, konsantre olmakta güçlük çekme, hızlı nefes alıp verme, terleme, titreme ve sık tuvalete çıkma isteği verilebilir.
Yaygın kaygı bozukluğu olan kişiler dünyayı tehlikeli ve tehdit içeren bir yer olarak algılarlar. Çevrelerindeki durumları tehlikeli algılar ve kendi tehlikeyle baş etme becerilerini de yetersiz görürler. Bu kişiler her an kötü bir olay olacakmış gibi bir endişe duygusu ile yaşarlar. Çevrelerinde gelişen olayların kontrolleri dışında olduğunu hissederler bu da huzursuz hissetmelerine neden olur.
Yaygın kaygı bozukluğu olan kişiler, kendi ve sevdikleri kişilerin sağlıkları, iş yerinde meydana gelebilecek sorunlar, maddi problemler, gelecekte olacaklar ve ilişkileri ile ilgili endişelenirler ve kendilerini huzursuz ve mutsuz hissederler. Kişinin sahip olduğu olumsuz ve kaygı uyandıran düşünceler kişinin kendini mutsuz hissetmesine ve durumlar karşısında çaresiz kalacağına inanmasına neden olur.
Yaygın kaygı bozukluğu olan kişilerin kaygıyı tetikleyen olumsuz düşünceleri oldukça yoğundur. Kişinin kaygı verici düşünceleri başka bir konuya odaklanmasını engelleyici düzeyde olabilir. Bu da kişinin hem mesleki hem de sosyal ilişkilerindeki verimliliği etkileyerek kişinin günlük yaşantısını önemli derecede bozar.
Yaygın kaygı bozukluğu olan kişi kaygı uyandıran durumlardan kaçınır ya da oldukça kontrollü olmaya çalışır. Çevresindeki her şeyi denetlemeye ihtiyaç duyar ve her an güvende olmaya ve korunaklı alanda kalmaya çalışır. Böylece kendini koruduğunu düşünür. Kısa vadede bu his kişiyi rahatlatsa da uzun vadede kişiye oldukça dar ve kısıtlı bir yaşam alanı kalmasına neden olur.
Yaygın kaygı bozukluğu olan kişilerin düşüncelerine örnekler:
- Kendileriyle ilgili: ‘‘Ya başıma kötü bir şey gelirse?’’, ‘‘ Ya ciddi bir hastalığım varsa?’’
- Reddedilme korkusu ile ilgili: ‘‘Sıkıcı olduğumu düşünecekler, beni istemeyecekler’’
- Sevdiği kişilerle ilgili: ‘‘Eşim hastalanacak’’, ‘‘Kızımın/oğlumun okulda başına bir şey gelecek’’
- Başarısızlık korkusu ile ilgili: ‘‘Hata yapacağım ve bu benim işten kovulmama neden olacak’’
- Gelecekle ilgili: ‘‘İşsiz kalırsam ne yaparım?’’, ‘‘Ya evliliğim yürümezse?’’
Bu düşünceler kişinin duygusal olarak kendini, mutsuz, kaygılı ve çaresiz hissetmesine neden olur. Ayrıca kişinin hem mesleki hayatında hem de sosyal hayatında pek çok davranışının kısıtlanmasına neden olur ve kişinin harekete geçmesini engeller.
Yaygın Kaygı Bozukluğunun Tedavisi
Yaygın kaygı bozukluğunun tedavisinde uygulanan Bilişsel-davranışçı terapide amaç; kişinin tehlike ile ilgili oluşturduğu varsayımların, olumsuz düşüncelerin ve felaket senaryolarının üzerinde çalışılarak kaygılarının azaltılması ve daha kontrol edilebilir bir hale getirilmesidir.
Davranış düzeyinde ise kişinin sorunlarının üstesinden gelme yeteneği geliştirilir ve stresle başa çıkma becerileri üzerinde çalışılır. Böylece kişinin gündelik yaşamını daha verimli ve kaliteli bir şekilde geçirmesi sağlanır.
Uzman Klinik Psikolog
Romina Kuyumcuoğlu