Bir kişinin hem sosyal hem de mesleki başarıya ulaşabilmesi için belirli bir düzeyde sosyal beceri ve girişkenlik becerisine sahip olması gerekir. Yeni deneyimler, girişimler ve seçimler kişinin gelişmesini ve ilerlemesini sağlar.
Yeniliklere açık olunmadıkça kişi bulunduğu noktada kalır. Kişisel potansiyel ve donanım ne kadar güçlü olursa olsun bu potansiyel ancak kullanılabildiğinde işe yarar. Kişinin var olan potansiyelini kullanmasını engelleyen en önemli ruhsal bozukluklardan biri sosyal fobidir.
Sosyal fobi, sık görünen ve tedavi edilebilen bir psikolojik rahatsızlıktır.
Sosyal Fobi Nedir?
Sosyal fobi kişinin gündelik hayatını ve işlevselliğini olumsuz yönde etkileyen ruhsal bozukluklardan biridir. Sosyal kaygı bozukluğu, sıklıkla ergenlik döneminde başlayan, çevredeki kişiler tarafından izlenme ve yargılanma korkusudur. Bu kaygı bozukluğu olan kişide yoğun bir eleştirilme korkusu vardır. Çevresindeki kişilerin beğenmeyeceği ve onaylamayacağı davranışlar yapmaktan büyük kaygı duyar. Bütün bu nedenlerden dolayı kişinin hayatı kısıtlanır. Kişi çevresi tarafından beğenilmeyecek, eleştirilecek ve yargılanacak bir davranışta bulunmamak için büyük bir enerji harcar.
Sosyal fobi, meslek ve okul yaşamını kısıtladığı kadar, sosyal ilişkileri ve ikili ilişkileri de engeller. Sosyal fobisi olan kişi ikili ilişkiler kurmaktan kaçınır. Karşı tarafın kendisini beğenmeyeceği ya da reddedileceği korkusu ile çok istese de ilişki kurmaya dair adım atamaz. Sosyal fobisi olan kişiler pek çok duruma, daha başlamadan kaybettikleri gözü ile bakarlar.
– ‘‘Nasılsa beni beğenmez’’,
– ‘‘Yemeğe çıkarsak konuşacak bir konu bulamam ve rezil olurum’’,
– ‘‘Benden sıkılacak”.
Kişi hiç bir girişimde bulunmayarak, rezil olmaktan ya da eleştirilmekten kendisini koruduğunu düşünür ancak yaşanabilecek pek çok şeyden kendini mahrum bırakarak son derece sınırlı ve dar bir alanda hayatını sürdürmeye çalışır.
Sosyal fobisi olan kişiler, çevrenin beğenmeyeceği ve onaylamayacağı bir davranış yapmaya dair duydukları korkudan dolayı pek çok durumdan kaçınır. Örneğin: kalabalık ortamlara girmekten kaçınırlar, mecbur kaldıkları zamanlarda da genellikle dikkat çekmemek için sessiz kalmayı tercih ederler, ikili diyalog kurmaktan kaçınırlar, grup içinde görev almaktan kaçınırlar, kalabalık içinde sunum yapmak ya da konuşmaktan uzak dururlar. Tüm bu belirtiler kişinin girişimci olmasını engeller ve grup çalışmaları içinde fikirlerini ve önerilerini ifade etmekten kaçınmasına neden olur. Bu sebeple kişi var olan potansiyelini kullanamaz, karşısına çıkan fırsatları kaygısı nedeniyle değerlendiremez tüm bunlar kişinin ilerlemesini engeller.
Sosyal Fobinin Belirtileri
Sosyal fobisi olan kişiler sosyal bir ortama girdiklerinde çeşitli fiziksel belirtiler yaşarlar. Ağız kuruması, yüz kızarması, terleme, sıcak basması, kalp çarpıntısı, midede rahatsızlık gibi. Sosyal fobisi olan kişilerin en temel kaygılarından biri de bu fiziksel belirtilerin çevrelerindeki insanlar tarafından fark edilmesidir. ‘‘Yüzümün kızardığını fark ettiler, rezil oldum’’. Kişi bir yandan bu fiziksel belirtileri yaşamanın rahatsızlığını hissederken diğer yandan da bunun fark edilmesinin korkusunu duyar.
Sosyal Fobisi Olan Kişinin Düşünceleri
Sosyal fobisi olan kişilerin düşünceleri;
– ‘‘aptal durumuna düşeceğim’’,
– ‘‘benimle alay edecekler’’,
– ‘‘rezil olacağım’’,
– ‘‘herkes bana gülecek’’ şeklindedir. Bu düşünceler kişiyi herhangi bir sosyal ortama girmesini engelleyecek kadar yoğun bir şekilde etkiler. Kişi kendini bu düşüncelerin yarattığı yoğun kaygı içinde kaybolmuş hisseder.
Sosyal Fobinin Tedavisi
Sosyal fobinin tedavisinde Bilişsel Davranışçı Terapi çok etkili bir terapi yöntemidir. Terapide öncelikler kişinin hayatının olumsuz yönde etkilenmesine neden olan kaçındığı ve korktuğu sosyal durumlar saptanır.
Kişinin kaygısını tetikleyen/arttıran durumlar üzerinde çalışılır. Kişinin sosyal becerilerini ve girişkenlik becerilerini arttıracak çalışmalar yapılır.
Kişinin olumsuz düşünceleri (‘‘aptal durumuna düşeceğim’’, ‘‘benimle alay edecekler’’) değerlendirilir ve yeniden yapılandırılarak olumsuz düşünceler yerine daha olumlu ve gerçekçi düşünceler haline dönüştürülmesi için çalışılır.
Terapi sürecindeki amaç kişinin kaygısının hayatını kısıtlamasını önlemektir. Böylece kişi sahip olduğu potansiyeli kullanabilir ve hayatını daha verimli, kaliteli ve tatmin edici bir şekilde yaşabilir.
Uzman Klinik Psikolog
Romina Kuyumcuoğlu