Hepimiz zaman zaman kapılırız umutsuzluk duygusuna. Hayattan beklentilerimiz ile yaşadıklarımız birbiriyle uyuşmadığında, hedeflerimize ulaşamadığımızda veya bir ilişkide hayal kırıklığı yaşadığımızda… Bunların hepsi umutsuzluk hissetmemiz için bir nedendir.
Kişi umutsuzluk duygusu içindeyken, hedefine ya da hayallerine ulaşamayacağını düşünür. Bu düşünce yapısı da kişinin kendine duyduğu inancı azaltır.
Kendimize duyduğumuz inanç, alacağımız bütün kararlar ve yapacağımız bütün davranışlar üzerinde büyük etkiye sahiptir.
Duygu dünyamızda yaşananlar bütün davranışlarımızı etkiler. İş motivasyonumuzu, akademik başarımızı, yeni bir hedef belirlemeyi, yemek yeme şekillerimizi, spora başlamamızı veya bırakmamızı… Hepsi inanç sistemimizle şekillenir. Hiç bir davranış duygulardan bağımsız bir şekilde var olmaz.
Herhangi bir şeyle ilgili harekete geçmekte zorlanıyorsanız, yani kendi kendinizi sabote ediyorsanız bunun mutlaka duygularınızla ve düşüncelerinizle ilgisi vardır. Kendinize inanmadan bir şey için harekete geçmeniz mümkün olamaz.
Bir işe başlamadan,
- “Yapamam ki…”,
- “Bu hiç bir işe yaramaz”,
- “Denesem ne olur, denemesem ne olur” şeklindeki düşünceler umutsuzluk duygusuna neden olur. Bu duygu da yapabileceğiniz her şeyden daha en başından vazgeçmenize neden olur.
Mükemmeliyetçi olmayın
Harekete geçmeyi engelleyen en büyük etkenlerden biri de mükemeliyetçi bir düşünce yapısına sahip olmaktır. Bazı mükemeliyetçi kişiler ‘‘ya hep ya hiç’’ şeklinde bir düşünce yapısına sahiplerdir. Bu kişiler, ‘‘olacaksa en iyisi olsun ya da hiç olmasın‘‘ şeklinde düşünür ve davranırlar. Oysa bu yapılabilecek bütün iyi hamleleri engeller. Mükemeliyetçilik, kişiyi ileriye taşıyacağına yerinde saymasına neden olur.
Bir adım atarken mükemmeli yapmayı hedefleyerek harekete geçememektense, potansiyelinizi en iyi şekilde kullanmaya çalışırsanız ortaya çıkacak olan sonuç çok daha tatmin edici olacaktır.
Bir hayaliniz, ulaşmak istediğiniz bir şey varsa, adım atın. Ona yaklaşacak yollar arayın. Bunu yaparken pes etmeyin. O kadar kolay ulaşılabilecek olsaydı hayalleriniz olmazdı. Adım atmayı engelleyen şey kişinin kendine inançsızlığıdır. Bu da kişinin kendine yaptığı en büyük haksızlıktır.
Uzman Klinik Psikolog
Romina Kuyumcuoğlu